Ruşen Çakır’ı tanıyorum.
Soner Yalçın’ı tanıyorum.
Yavuz Oğhan’ı tanıyorum.
Şaban Sevinç’i tanıyorum.
Aslı Aydıntaşbaş’ı tanıyorum.
Batuhan Çolak’ı tanımıyorum ama ilk fırsatta tanışmayı umut ediyorum.
Eğer yarın öbür gün yeni gazeteci listesi çıkartacaksanız, muhtemelen onları da tanıyorumdur.
Mesela:
Daha iki gün önce yalan bilgi yayan Nedim Şener..
İnternet sitesini kurarken elimden gelen katkıyı yaptığım, daha sonra yollarımız ayrılınca hakkımdaki asılsız haberleri yüzünden arayıp o katkıları hatırlatmak zorunda kaldığım Hadi Özışık..
Arada bir kulaklarını çınlattığım Barış Yarkadaş, Gürkan Hacır ikilisi..
Bir zamanlar solcu zannettiğim ama yıllarca Erdoğan’a çok önemli katkılarda bulunan Oral Çalışlar vs vs..
*. *. *
Öyle “çamur at izi kalsın” kabilinden iddiayı savuşturup kaçmış gibi olmayayım.. Neden “yalan bilgi yayan” dediğimi anlatayım.
Nedim Şener iki gün önce “FETÖ’cü Ali Fuat Yılmazer’in kızı Rabia CHP’de“ diye bir iddia attı ortaya.
Belki bir saat sonra cevabını aldı.
Genç kadının adı gerçekten Rabia soyadı Yılmazer’di.. Ama hepsi bu kadar.. Tesadüfün ötesinde aralarında hiçbir ilişki yoktu.
Oysa Nedim Şener, hiçbirimizde olmayan üst düzey kaynaklarına sorarak anında kontrol edebilir, savcılığın ifadesiyle yalan bilgi yaymamış olurdu!
(Yıllar önce hayatımın en ağır trafik kazasına maruz kalmış, zor kurtulmuştum. Sonradan kırmızı ışığı fark etmediğini itiraf eden gençle ilgili olarak tuhaf bir durumla karşılaşmıştım. Soyadlarımız aynıydı.. Doğum yerlerimiz aynıydı.. Ve an itibariyle aynı semtte oturuyorduk. Polis ve sigorta doğal olarak şüphelendi. Neyse ki azıcık daha yakından incelenince durum anlaşıldı.)
*. *. *
Dönelim son gözaltı dalgasına.
“DALGA” sözcüğü hiç bu kadar uygun olmamıştı herhalde. Zira ağalar bizle dalga geçirler!
Şafak vakti gözaltına alınan gazetecilerin suçu savcılık müzekkeresine göre “İmamoğlu lehine paylaşımlar yapmak.”
Düşünün; İBB davası henüz bir sonuca ulaşmış değil. Savcılık “İmamoğlu suç örgütü” iddiasını kanıtlamış değil. Ancak açık verilere ve araştırmalara göre bazı iddiaların gerçeği yansıtmadığını söylemek şimdiden YALAN dolayısıyla SUÇ!
*. *. *
Ekonomi yazarı Alaattin Aktaş’ın enflasyon konusunda iktidarın iddialarına dair yazdıkları ne peki?
“Sıkın dişinizi, üç yıl sonra, beş yıl sonra enflasyon şöyle olacak, böyle olacak, tek haneye inecek; emeklinin çilesi bitecek, sanayici ucuz ve bol krediye ulaşacak, yani herkes refaha kavuşacak…
Söylenenin, vaat edilenin tuttuğu da yoktur ama tutsa bile arada geçen yıllar ne olacak?”
Aslında milletin aklını karıştırmak için icat edilen gazeteciler operasyonu olmasaydı bugün ekonomideki alarm işaretlerini yazacaktım.
Önümüzdeki günlerde yine yazarım ama şimdiden son yılların en büyük itirafını kayda geçireyim.
“İhracat taşımalarındaki düşüş sürerken, lojistik sektörünün yeni kazanç kapısı fabrikaların yurt dışına taşınması oldu. DSV Türkiye CEO’su Ozan Önder, “Türkiye’de para kazandığımız neredeyse tek alan fabrikaları Mısır ve Fas gibi ülkelere taşımak. SADECE TEKSTİLDE BU YIL 160 FABRİKA TAŞINDI.. Mobilya ve diğer sektörlerde de bu trend başladı” dedi.”
İfade uyar mı bilmiyorum. Giden gidene!
Gidenler sadece fabrikalar da değil.
Mesela bir baktık ki, Bahçeli’nin kıymetlileri Alaattin Çakıcı ve Kürşat Yılmaz’ın yurt dışına gittiği iddiası ayyuka çıkmış.
Büyük patronlar çoktaaan gitmiş de, ABD ya da İngiltere’de yeni düzenini kurmuş bile!
Alman medyasının “et yiyemiyorlar” dediği yoksullarımızın bırakın yurt dışını, köye gidecek hali yok!
Gazetecilere, gençlerimize gelince.. Kovsanız gitmezler. Bu ülkeyi karanlığa teslim etmemek için kendi ışıklarını feda ederler.
Nereden mi biliyorum.
Dedim ya hepsini tanırım. Hatta birlikte yemiş (şekersiz kola) içmişliğim var!
Bu da itirafım olsun: Hatta yıllar önce Soner Yalçın ve bir grup arkadaşla balıkçıda yemek yerken, geniş salonun bir köşesinde ailesiyle oturan Murat Ongun bir beş dakikalığına masamıza geldi.
Çünkü ben, ilk muhabirlik günlerinden bu yana
Murat Ongun’u da tanırım!